20 Mart 2013 Çarşamba

Günün Sürprizi!


Çekmeceleri düzenlerken en gözden ırak çekmecenin en kuytularında buldum fotoğraftakileri. 
Günün sürprizi!
 Sanki oraya ben koymamışım gibi onları.
 Unutmuş gitmişim.
 Deniz'in ilk ayakkabıları, ilk saçları (anneannemin verdiği işlemeli mendilin içinde) ve blogdan önce, Deniz'in unutmak istemediğim sözlerini yazdığım minik minik kağıtların olduğu kutu. 
Deniz'e gösterdim, şimdi parmaklarının bile sığmadığı ayakkabılara şaşırdı. 
Saçlarına dokundu, kıvır kıvır buklelerine. 
Pişmaniyeye benziyor bunlar dedi. 
Sıra kağıtlara gelince çok güldük, en matraklarını döndü döndü okudu Deniz. 
Unutmuşum ben de söylediklerinin bir çoğunu. 
İyi ki yazmışım. 
Nasıl olsa kutuyu yeni koyduğum yerde de unuturum ben, yıllar sonra bir sürpriz daha yaşarız. 


Notlardan en hoşuma gideni şuydu:

"Anne, yutamayınca sırtıma vurma, kendim başedebilirim onunla."

                                                                              Ağustos-2009


Deniz'in favorisiyse tabii ki futbolla ilgili olanı:

- Oğlum, sence ketçabın kırmızısı neyden geliyor?
- Bilmem.
- Bir düşün bakalım.
-Hmmm... CİMBOM'DAN!!!

                                                                              Haziran-2009

18 Mart 2013 Pazartesi

Haftaya başlarken


Şu şarkının güzelliğine...

Hafta sonları ne harika değil mi?

Bilhassa Deniz'in Cumartesi gecesini anneannede geçirdiği hafta sonları.

Kesintisiz kafa dinlemece.

Deniz de biliyor zaten, "Ben yokken rahat etmişsindir" diyor.

"Evet" diyorum, "Rahat ettim ama seni de çok özledim, yatağına bakıp seni göremeyince buruk buruk oldu içim."

İnsanın annesiyle aynı şehirde yaşaması, yürüyerek 15 dakika sürecek kadar yakınında oturması ne büyük lüks.

Hani bir bebeği seversin seversin de ağlamaya, huysuzlanmaya başlayınca "Al annesi al" diyerek kurtuluverirsin ya, ben de öyle bazen atıveriyorum Deniz'i annemin üzerine.

Özellikle de sonu bir krize dönüşeceği belli durumlarda, oralardaysa annem, "Git anneannene anlat derdini" demek öyle rahatlatıcı ki.

Tabii bazen aynısını annem yapıyor, hissediyorum, baksın oğluna halleri falan.

Yapacak tabii.

Ben torunumla onun kadar ilgilenip, gece gündüz çılgınca oyunlar oynayabileceğimi hiç zannetmezken onun arada torununu annesinin üzerine atmasına ne diyebilirim ki.

Tabii ki "Al annesi al."

Neyse ne diyordum? 

Hafta sonu güzel şey. 

Annelerse paha biçilemez.


17 Mart 2013 Pazar

Mart demek doğum günü demek


Biz her Mart bol bol mum üfleriz. Deniz için, Emincan için. Bir de gurbetteki kızımız var ama burdan ta Bursa'daki mumlara nefesimiz yetmiyor. O yüzden ona sadece sevgilerimizi üfleriz.

15 Mart 2013 Cuma

Ah canııım, sen daha ölmemiş miydin?


Bir "çiçeköldürenus" olma konusundaki parlak kariyerime bu begonyayı da ekleme konusunda kesin kararlıydım aslında. Geçen seneki anneler gününde Bülent'in aldığı, çiçekçiden gelmiş haliyle gayet şen şakrak olan bu garibim benim hünerli(!) ellerimde günden güne eriyip, sonunda kendinden öncekiler gibi kökleriyle sökülüp çöp kutusuna gideceği günleri sabırla bekliyordu. Tabii henüz can çekişirken bu çöpe gönderme olayını gerçekleştirmeyecek kadar temiz kalpli biriyim ben de. Hatta kendisini artık hiç de şen şakrak görünmediği için evin en soğuk köşesine atmış olsam bile suyunu vermeyi ihmal ettiğimi kimse iddia edemez. Tamam bazen ben su vermeyi akıl edebildiğimde çölde serap görmeye başlamış bir halde buluyordum onu ama sonuçta veriyordum, yalan yok. 

İşte böyle günler geçip giderken, bir de baktım ne göreyim. Bizim begonya hanım baharın verdiğini zannettiğim yaşama sevinciyle hayata sımsıkı tutunmuş, yaprakları canlanmış, tomurcuklar patlatmış. Helal olsun dedim kendisine. Bana rağmen bunu başardın, helal olsun.


Bu hikayenin ana fikri:

"Zoru başarırız, imkansız biraz zaman alır.

veya 

"Öldürmeyen Allah öldürmüyor.

veya 

"Can çıkmayınca huy çıkmaz.

Yok ya, bu sonuncusu olmadı galiba ;)

13 Mart 2013 Çarşamba

Aslanlar!




Ne geceydi ama.
Heyecandan nefessiz kaldık.
Son dakikalarda yerimizde oturamadık.
Maçtan sonra mutluluktan uykularımız kaçtı.
Ama harikaydı be.
Harikaydınız.
Teşekkürler.

İşte bence aslanların en'leri :

En akıllısı

En yakışıklısı

En tatlısı


En harikası

En göz korkutanı

En şeytanın bacağını tam zamanında kıranı

En karizması

En güven vereni

En sevimli şaşkını

En isterse tozu dumana katanı

Vee

En imparatoru





12 Mart 2013 Salı

Ayıp diye bir şey var!


Gece uyku saatinde okunacak hiç kitabı kalmadığından benim kitaplarımın arasından En güzel kedi hikayeleri'ni, onun içinden de dili basit gibi görünen bir hikayeyi seçtik. Öykünün bir yerinde "p.ipi" kelimesi geçiyordu ve ben hiç düşünmeden okuyuverdim o kısmı. Gerçekten şaşmış bir halde döndü bana ve "Ama anne, kitapta p.ipi yazmaları çok ayıp bir şey değil mi?" dedi.

Bense 8 yaşında, kocaman oldu artık falan deyip dururken, onun henüz ne kadar saf, temiz, küçük bir çocuk olduğunu hatırlamış oldum böylece.

11 Mart 2013 Pazartesi

Dooomgünü menüsü


Akşam saati için bayağı zengin bir menü oluşturmuştum Deniz'in doğum gününde. Hatta fazla zengin olmuş sanırım ki, o saatte kimse o kadar şeyi yiyemedi de ertesi gün bizim okuldakiler bayram etti. Burası bir yemek blogu değil, tarif yazmak da haddime değil zaten. Ama bizim menüde neler olduğunu yazmak istedim, hem benim gibi internet başına oturup ne yapsam diye araştıranlar için hem de tarif sahiplerine bir teşekkür mahiyetinde.

Menüdeki en lezzetli tatlar anneme aitti tabii. Dolmalar, sarmalar ve de harika çıtır börekler. Annemin yaptığı böreğin tarifine şurada rastladım. Anneminkiler ısapanaklıydı ama.

Yine aynı blogdan aldığım tarifle tahinli börek hazırladım ki, partinin en beğenilenleri arasında yer aldı kendileri.

Şu yukarda fotoğrafını görmüş olduğunuz patates toplarını unutmayalım. Görüntüleri kesinlikle muhteşem. Tatlarının da muhteşem olmasını istiyorsanız benim gibi öğlenden yapıp akşama kadar bekletmeyin siz. Olabildiğince geç yapın ki ilk yapıldığındaki lezzetiyle sunabilin.

Tuzlu olarak bir de daha önceden de yapıp çok sevdiğim labneli poğaçalar var. İlk yapıldığında da, diğer bir çok poğaçanın aksine ertesi gün de çok lezzetli.

Tatlı olarak defalarca yaptığım ve defalarca tarifi istenen elmalı turta vardı.

Bir de harika görüntüsüyle beni büyüleyen şu kurabiyelerden yapmak istedim ama bir türlü o şekli veremedim. Ben de elimdeki hamura her zaman yaptığım şu kurabiyelerin şeklini vererek idare etmek zorunda kaldım.

Tabii doğum günü pastamız ve dışardan alınan kadayıflarımız vardı bir de.

İşte böyle.

Bitti!



8 Mart 2013 Cuma

Deniz - Sekiz


O biiir annesinin canı...

O biiir ballı kuzu...

 O biiir akıllı böcük...

O biiir mutluluk kaynağı...

Veeee o şimdiiii

8 yaşındaaaa


Bu mutlulukla beni 8 yıldır yaşatana şükürler ola.

Canım Deniz'im, daha nice nice bissürü mutlu 8 yıllara...



LinkWithin

Related Posts with Thumbnails