14 Aralık 2011 Çarşamba

Küs müsün, barış mı?


Dün sabah saat 10'da uyandı Deniz. Uyanır uyanmaz saati sordu, 10 deyince çok canı sıkıldı. Geç uyanmaktan nefret eder. Oyun zamanı azalıyor diye. Aslında uykudan nefret eder. Mecbur kalmadıkça uyumaz. "Uyurken hiç eğlenemiyorum ki...." Dolayısıyla yataktan somurtkan bir suratla kalktı. Haydi Bismillah. Bu kalkışla sabahın geri kalanının nasıl geçeceği hakkında eski tecrübelerime dayanarak bayağı fikir edinmiştim. En şefkatli, en tatlı sesimle sorduğum "Kahvaltıda ne istersin canım?" soruma homur homur tonlarında bir cevap aldım. Daha doğrusu cevap da alamadım. Deniz yemekten de nefret eder çünkü. Mecbur kalmadıkça yemez. Neyse bir krize sebebiyet verebilecek bu hassas kısmı atlayalım dedim kendi kendime. Ama çok da tahammüllü olacak zaman yok .Biraz sonra evden çıkmamız gerek çünkü. "Anneciğim o zaman kahvaltıya kadar kalan ödevini bitir istersen, sonra hiç zamanın olmayacak çünkü" dedim. Daha yüksek düzeyde bir homurtuyla karşılık buldu bu sözlerim de. "Anneciğim,o zaman üstünü giyin bari,üşüyeceksin".  "HOMUR HOMUR HOMUR!" İçimden la havle çekiyorum ama bir şeylerin de artık yapılması gerek, vakit sürekli ilerliyor. Bana şunu getir diyor, getiriyorum, şunu götür diyor götürüyorum. Ne derse çevresinde pervaneyim. Ama yüzü asla gülmüyor. Ağzımı açtığım an bir fırça yiyor oturuyorum. Sonunda dayanamadım, kendime hakim olup bağırıp çağırmamak için büyük bir efor sarfederek en serinkanlı ses tonumla "Madem her konuştuğumdan bu kadar rahatsız oluyorsun ben de artık seninle konuşmuyorum, senin hiç bir şeyinle ilgilenmiyorum. Her işini kendin hallet. Küstüm" dedim. Kahvaltıyı falan da es geçtim. Nasıl olsa okuldaki toplantı için erken çıkmamız gerektiğinden onu anneannesine bırakacaktım, orda yemek yerdi. Evden çıkmaya beş dakika kala "Ben 5 dakika sonra evden çıkacağım, bilgin olsun" dedim. "Ne  giyeceğim?" dedi. "Bilmiyorum, ilgilenmiyorum" dedim. Kendi kendine üstünü giymeye başladı. "Dergimi çantama koydun mu?" dedi. "Bilmiyorum,ilgilenmiyorum" dedim. Kendi kendine çantasını da hazırladı. Kapıdan çıkarken "Çantamı almayı unuttun" dedi. "Senin eşyalarınla ilgilenmiyorum" dedim. Mecburen yüklendi çantasını. Çantanın ağırlığı kendi kadar var. Altında eziliyor nerdeyse. Yine de aldırış etmedim. Çok canımı sıkmıştı. İnleye inleye taşıdı. Anneanneye vardık, onu görür görmez acılar içinde ağlamaya başladı. "Annem bana işkence ediyor,her şeyi bana taşıtıyoooor,parmaklarım koptuuuuu" Bıraktım çıktım o hala ağlarken. Tüm gün içim buruk, keyfim kaçık.

Akşam okuldan almaya gittim. Sınıftan çıkarken kapıda beni gördü. Uzandım çantasını almak için. Yüzüme ruh halimi anlamak istercesine bakıyor. Kendimi de aynı bakışla ona bakarken buldum. İkimizin de kafasında aynı soru. "Hala küs mü bana?" Sonunda dayanamadı, sordu. "Küs müsün bana?" "Çok üzüldüm bütün gün aramızda yaşananlar için, sana öyle davranmak istemezdim,ama sabahleyin beni gerçekten çok kırmıştın" dedim. "Ben de tüm gün çok üzüldüm" dedi. Okul koridorundaki o karmaşanın ortasında, dört bir yanımızda çocuklar koştururken birbirimize sımsıkı sarıldık, öpüştük, koklaştık, barıştık. Dün akşamdan beri sevgi kelebeğiyiz biz.

Fotoğraf *

13 yorum:

  1. bizde çok sık yaşıyoruz bu diyalogu :) ne zor ama onlara kendi işini kendin yap demek, yüreğimiz dayanmıyor ama bizim normalde yapmamız gereken bu kendi sorumluluklarını bilmeleri işlerini halletmelerini istememiz lazım, bak sen yapmayınca nasıl kendi yapabiliyor.Benim kızımda aynı, anne bu verirmisin şunu yaparmısın, giydir çıkar, dağıttıklarını arkasından hemen topla, aman ev dağınık kalmasın onu iki saat beklemiyim ben hemen hallederim, hem böyle yapıyoruz hataları sonra da kendi sorumluluklarını yerine getiremeyen birazda tembel çoçuklar yapıyoruz valla bunların başınıda ben çekiyorum.
    Annesi sen bütün gün için buruk düşünmüşsün onu, ama bak sende onun aklından çıkmamışsın, bence sen en doğrusunu yapmışsın sonuda çok güzel bağlanmış :)

    YanıtlaSil
  2. Filizciğim önce bu upuzun yazıyı okuma tahammülü gösterip üstüne bir de yorum bıraktığın için seni tebrik ediyorum :)

    Kesinlikle dediğin gibi yapmalıyız,aynı fikirdeyim ve kesinlikle aynı sebeplerden dayanamayıp her işi kendi üstümüze alıyoruz.Aksini başarabilenlere gerçekten bravo.Ama o çantayı taşımak Deniz için gerçekten çok fazlaydı.Her gün bu devasa çantaları okula götürüp getirme zorunluluğu da ayrı bir saçmalık ama neyse o başka bir konu.Dediğin gibi,neyse ki çok uzamadan sonumuz tatlıya bağlandı.

    YanıtlaSil
  3. Ağladım ben sonunda gene.. Yaşadıkların bir anne için şaşılacak şeyler değil Özlemim.. bazen hakkaten illallah ediyor insan.. e ama aslında bak işlerini de yapmış oluyorlar bu vesileyle.. Gene Deniz iyi.. sırtlanmış çantayı.. Selim bir de krize sokar kendini.. anneeeeeeeeeee diye avazı çıktığı kaar bağırır en son ben de bağırırım kaos alabildiğine.. Allah yardımcımız olsun..

    Bi de seni çoks eviyorum:)

    YanıtlaSil
  4. Ah bir tanecik Mümine'm,kıyamam ben sana.Hem biliyor musun kalp kalbe karşı :)

    Aslında normalde Deniz de durumu böyle sessizce kabullenmez,Selim'inki gibi bir tepki verirdi.Ama benim gerçekten çok çok ciddi olduğumu anladı sanırım bu defa.Her zaman bağırıp çağıran kadın bu sefer sakince konuştuğuna göre durum gerçekten farklı diye düşünmüştür herhalde :)

    YanıtlaSil
  5. bizim evdede sık yaşanıyor bu olay.sonrasında ise içimi bir hüzün kaplıyor.neden diye soruyorum kendime.ama bazen sanırım insanın bam teline basılıyor ve elde olmayan sebeplerden bu görüntüler yaşanıyor.
    sanırım bunlarda hayatın bir parçası.yoksa bizler nasıl büyüdük sanıyorsunuzki.?
    :)

    YanıtlaSil
  6. İşlerin talıya bağlanmasına sevindim. Bizim bücürük bile daha 3 yaşında aynı şeyleri yapıyor bazen bana. Bişeyleri yapmasını istiyorum bana o küçücük boyuyla ooof anne yaaa diyor düşünsene. Ee bazen küsme taktikleri işe yarıyor hemen huyu suyu değişiveriyor olur o kadarcık nazlar dimi.Sonuca bak sen sonuca..

    YanıtlaSil
  7. bence hiç üzülme ÖZlemcim. sizinki kadar kolay çözmüyoruz bir bu homurdanmaları. maalesef bizde de volüm çok yükseliyor bu durumlarda. kendinle ve oğluşunla gurur duy.
    hele ki sabah işe yetişmek için zamanla yarışıyorsam , kahretsin ki içime bir canavar kaçıyor resmen :(

    YanıtlaSil
  8. Ah çok sevimli bir küçük adam bu Deniz! Homur hmourlarını gözümde canlandırabiliyorum.

    Yine de çok uzatmamış, günün sonunda her şey tatlıya bağlanmış annesi:))

    YanıtlaSil
  9. karışık-pizza,hüzün anneliğin daimi yoldaşı sanırım.Farklı da olamaz sanki,belki ancak filmlerde...

    Tarkanın annesi,merhaba :)
    Her zamankinden farklı bir tepki gerçekten işe yarayabiliyor değil mi?Ama her şeye çabuk adapte oluyor şimdiki bu ufak zekalar sanki :)

    YanıtlaSil
  10. Nilhan,ah o işe yetişme telaşları,ufaklıkları en kolay o zamanlar harcıyoruz değil mi?

    Alkım,emin ol homurdanırken hiç de sevimli değil o küçük adam :)

    YanıtlaSil
  11. tüm gün kafa takılı,yürek buruk,neyse ki o kocaman sarılıp öpüşme siler herşeyi;)

    YanıtlaSil
  12. resimli günlük, yazdıklarının aynısını yaşıyoruz. ama ben bağırıyorum.. yapmamam gereken şeyi.
    sen en doğrusunu yapmışsın. annenin küsmesi, çocuğa en büyük ceza imiş. sakin olarak , şirkette ki doktorumun bana harfiyen söylediklerini uygulamışsın. başarılı da olmuşsun. ama kısa süreli olmalıymış. vakıt koymalıymısız, yarım saat küsüm ya da 1 saat sonra barışmış olacağım gibi. bende şimdi bu şekilde kendimi frenlemeye çalışıyorum.

    sevgiler

    YanıtlaSil
  13. Yıldızcığım,küslükten sonra muhabbet daha mı tatlı oluyor nedir :)

    Zeynepciğim,bak bilmiyordum bu zaman sınırlamasını.Bilsem de hoş,uygulayamazdım ya.Küstükten 15 dakika sonra ayrıldık akşama kadar.Yine de ucundan kıyısından olsa da doğrusunu yaptığıma sevindim :)

    YanıtlaSil


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails