3 aydan sonra nasıl yazılır,biraz bocalasam da ne yazacağımı bilerek geldim. İskender Pala'nın Od'undaki bir bölümü buraya yazmasam olmayacaktı çünkü. Biraz uzun ama güzel,gerçekten güzel :
... Niyazabad çok zengin bir kasaba idi. Zahir Baba'nın müritleri ırmak yamaçlarındaki bağların ve bahçelerin mahsülleriyle ilgileniyor, bazıları hayvan otlatıyor, bazıları ziraat yapıyordu. Burada zenginlik, dergahtan dışarıya yayılıyordu. O kadar ki Zahir Baba bir keresinde zenginlikten dert bile yandı :
"Yunus ahi, Allah bizi masiva ile sınıyor galiba ki, ne kadar zekat versek, sadaka dağıtsak, yolculara, gariplere yardım etsek, alp erenler dergahına nezir göndersek de servetimiz yine artıyor."
"Bunun için Allah'a çok çok şükürler edelim Zahir Ahi, Allah'a çok çok şükürler edelim! Çünkü insanın hayırla uğraşırken istediğini elde etmesi büyük bir saadettir."
"Beli Yunus ahi, şükürler edelim; illa ki bunca servet dervişlerin gönüllerini çelmek, onları dünya ilgileriyle meşgul etmek için biraz azalmalı değil mi? İnsanın elindekilerle yetinmesi büyük bir saadet değil mi? Can huzuru ve din rahatlığı elbette fakirliktedir."
.
.
.
"O halde var Allah'ın verdiği nimete şükürde kusurlu davran, bir müddet nankörlük yoluna git. Varlığın çabucak azalır,fakirleşiverirsin."
"İyi de Yunus ahi, ben Bir olan ve kudreti her şeyi kuşatan Allah'a nasıl nankörlük eder, nasıl şükrümden kalabilirim ki? Şükre alışmışım bir kez, nasıl olur da şükretmeyebilirim?!"
"Şükrü bırakamıyorsan şefkati arttır o halde; yardımı çoğalt."
"İşte bunu yapabilir, yarından tezi yok elimde her ne var ise, şükür için dağıtabilirim."
Ertesi gün dediğini yaptı. Dergahta ihtiyaçtan ziyade ne var ise kağnılarla Şirvan fukarasına gönderdi, vekilharcını çağırıp nakit cinsinden nesi varsa Ahmed Yesevi erenlerine paylaştırıp dağıtılmasını söyledi ve vekilharçlık görevine son verdi. Buna çok şaşırmıştım. Ama iki ay sonra daha çok şaşırdım; çünkü zikir meydanını yine yiyeceklerden, avanilerden, nakitlerden büyük bir servet doldurmuştu. Yine dağıttı. O dağıttıkça Allah daha çok veriyordu.
Okuduğumdan beri günde kaç kez aklıma geliyor, kaç kez yüreğime dokunuyor bu satırlar. O yüzden burada dursun istedim. Her aradığımda, her ihtiyacım olduğunda, her unuttuğumda kolayca buluvereyim diye.Şükrü unutmamak için bir kenara not düşme ihtiyacı duyacak kadar nankör bir kul olduğum utancıyla hem de.
Üç ay nasıl geçti? Kısaca "Leyla'dan geçip Mevla'yı bulma" yollarında diyebilseydim keşke. Halbuki ne Leyla'dan geçebildim, ne Mevla'yı bulabildim. Mevla'yı bulamadım, Leyla'yı bulsaydım bari. O da olmadı. Neyse hayat devam ediyor işte...
adından mı geliyor bu hasretlik be canım.. arada ses ver yeter..
YanıtlaSilne dönemmiş o dönem Anadolu'nun yakılıp yıkıldığı insanların ne yapacaklarını şaşırdığı ...
YanıtlaSilpaylaştıkça artsın sevgimiz tüm nimetlerimiz...
Hoşgeldin Özlemciğim ,özlemiştim seni okumayı.Güzel bir dönüş yazısı olmuş :)
YanıtlaSil