Çok uzun zaman oldu gideli değil mi? Ben dönene kadar yaz tatili bitti gitti. Yaz boyu olanlardan bahsetmeden İspanya gezimizi yazmalıyım ama. Yazmadın bir türlü diyenler var çünkü, biliyorum ;)
İspanya'nın doğusunda bulunan Katalonya bölgesinin başkenti olan Barcelona ilk durağımız. Serin, bulutlu, hatta zaman zaman yağmurlu bir Barcelona karşıladı bizi. Uzun zamandır yapmadığımız bir şey, bir gün Bülent'le çiseleyen yağmur altında dolaşmak da Barcelona'nın bize sürpriz hediyesi oldu.
Şehir gezisine ilk Montjuic tepesinden başladık. Burası Barcelona'nın ender yüksek yerlerinden biri ve gözler önüne enfes bir şehir ve liman manzarası seriyor.
Montjuic'ten sonra güzergahımızda şöhreti yedi düvele nam salmış La Sagrada Familia kilisesi var. Gaudi'nin bitmeyen kilisesi. Gaudi modern mimarinin öncülerinden sayılıyor ve Barcelona demek nerdeyse Gaudi demek. Şehirde görmeye değer yerlerin çoğunda onun imzası var.
La Sagrada Familia'nın yani Kutsal Aile kilisesinin halk arasında "bitmeyen kilise" diye adlandırılmasının sebebi binsekizyüzlerin sonunda kilisenin yapımına başlayan Gaudi'nin bindokuzyüzlerin başında bir tramvay kazasında ölmesinden sonra hem Gaudi'nin kendine özgü mimari tarzının zorluğundan hem de sadece halkın yardımlarıyla yapımına devam edilmesinden dolayı hala tamamlanamamış olması. Gerçekten de bizim gördüğümüz haline göre bitmesine daha yıllar var gibi duruyor.
Kiliseden sonra hedef Barcelona'nın kalbi sayılan la Rambla caddesi. Her iki yanında karşılıklı araç trafiğinin aktığı yolların arasında geniş bir yürüyüş yolu, uzun cadde boyunca sağlı sollu mağazalar, hediyelik eşya dükkanları, kafe ve restoranlar var. Burası şehrin en işlek ve turistik bölgesi. Caddenin bir ucu Kristof Kolomb heykeliyle son buluyor.
Diğer ucuysa Katalonya meydanına varıyor.
Passeig de Gracia'da yani zarafet caddesi üzerinde iki ünlü ev var. Casa Mila ve Casa Batllo.
Kıvrımlı mimarisinden de anlaşılacağı üzere bu evler yine Gaudi'nin eseri. Zamanında Mila ve Batllo aileleri için inşa edilmiş bu evlerin zemin ve en üst katları müzeye çevrilmiş, ara katlarıysa halen ev olarak kullanılmakta.
La Rambla üzerinde en sevdiğimiz yerlerden biri de Mercat de Sant Josep de la Boqueria isimli pazar oldu. Akla hayale geldik gelmedik her türlü meyve, sebze, kuruyemiş, şekerleme satılıyor bu pazarda.
Mesela şu üstteki meyveler nedir biz bilemedik. Ama böyle küçük kaplarda satılan porsiyonluk meyve potpurilerinden alıp yemek tüm gün gezdikten sonra çok iyi geldi.
Bunlar da Barcelona'da hoşuma giden bir kaç kare :
Kraliyet Sarayı
Sokaklar...
Caddeler...
Ağaçlar...
Kediler...
Köpekler...
Barcelona bir günde bitecek gibi değil. Arkası yarın :)
İlk bakışta, İstanbula benziyor..
YanıtlaSilEvet öyle gibi değil mi?Barcelona İstanbul,Madrid Ankara gibi.Ama yine de İstanbul'un tarihi,doğal güzelliklerinin yanına bile yaklaşamaz Barcelona bence.Şöyle diyeyim,Barcelona'nın her köşesini bir haftada gezer bitirirsin belki ama İstanbul'a bir ay yetmez.
YanıtlaSil