Ah blogcuğum vah blogcuğum, birbirimize hasret kaldık be caanım blocuğum. Aramıza kara kedi mi girdi, ne oldu bize? Bizim eve bir kara kedi girdi ama zannetmem ki aramıza girme gibi bir hain niyeti olsun. Pek şekercik, pek masumcuk, 2 aylık bir yavrucuktu kendisi. Zaten aramıza nasıl girsin ki, sadece bir gün sürdü bizim evdeki misafirliği. Siyah tüylerinden dolayı bir günde ana evine geri gönderildi. Irkçı mıyız, neyiz ki? Bu deneyimle anlaşılmıştır ki, bizim ev ahalisi sadece beyaz veya sarı-beyaz kedileri amma velakin sadece ve sadece sarı-kırmızı takımları sevmekte. (Futbol muhabbetinin konumuzla herhangi bir alakası yok, araya sıkışıverdi kendi kendine.)
Biraz tembellik, biraz okulda başlayan yazılı döneminin bol işleri, biraz da güzelleşen havada odaya, bilgisayar başına takılıp kalmama isteğiyle açıklayabilirim bu yazmama halini. Ama sırf Umutcuğum, canımın içi kardeşim niye yazmadığımı, yoksa canımın mı sıkkın olduğunu merak edip beni aradığı için sık sık böyle aralar verebilirim. Bilginize...
Buna kara diyen dilber, kahve de kara değil mi?
YanıtlaSilNe kadar da şirinmiş. Denizciğim nasıl bırakmış bunu. Yavrucuğum suçunu da bilmeden gitti.
YanıtlaSilHer ne kadar asil olduğunu iddia etsen de, ben bunda bir asalet emaresi göremedim. Annesinden şüpheleniyorum...
YanıtlaSilBildiğin sokak püsüğü di mi :))
SilAnne de hep babanın dizinin dibinde, gizli bir iş çevirecek ortamı yok ama belli olmaz tabii, iki beyaz insanın siyahi bir çocuğu olması kadar düşündürücü bir durum sonuçta :)
Özlüyoruz sizin fotoğraflarınızı ve yazılarını. Çok da ara vermeyin..
YanıtlaSil:)
Güzel sözlerin için teşekkürler pe hito, ben de sık sık yazmayı seviyorum. Ara verince yazma hevesi de kaçıyor insanın.
SilAra vermeyelim o zaman
Sil:)