Tozu sevmem.
Her anlamda...
Ne evin, eşyaların üzerini kaplayan tozu,
ne de kalbimin.
Pırıl pırıl olsun,
temizlik, ferahlık koksun isterim her daim.
Ancak öyle huzurlu olurum, rahat edebilirim.
Ne var ki temizlik yapmayı da hiç sevmem.
Yemek yapmaya bayılırım bak,
saatlerce uğraşayım mutfakta, pişireyim, taşırayım hiç dert değil.
Ama temizlik yapmaya gelince sıra...
Bir tembellik çöker ki üstüme sorma.
Mesele evin tozuysa...
Her ne kadar evin hanımının asli görevi sayılsa da arada satarım Bülent'e ya da yardıma gelen Leyla'ya.
Kurtulurum en azından bir haftalığına.
Ama geldiyse sıra kalbi tozundan arındırmaya...
İşte orada ne Bülent kâr eder ne de Leyla.
Kalbin sahibinden başkasından yok fayda.
Ya kalp sahibi bu işe de çok üşeniyorsa?
Ne el atası ne de kalbindeki kir pasla yaşayası varsa?
N'olacak ya?
Canim...dun bi söz. .cok etkiledi beni..kalbinize istigfar kokusunu surun ki gunahlarin kötü kokusu kimseyi rahatsiz etmesin...çok severim güzel kokuyu ve kötü koku hasta edecek kadar rahatsiz eder beni...duadan başka nemiz var. ..
YanıtlaSilNe diyeyim bilemiyorum. Ben de tozdan nefret ediyorum...
YanıtlaSilEn zoru da o zaten. Kalbine çeki-düzen verebilmek. Nefsine hükmetmek.
YanıtlaSilArada olur böyle, yaşamak lazım bu hisleride. Zamanı geldiğinde geçecektir.
YanıtlaSil:)