Burayı kitap bloguna çevirdiğimin farkındayım. Üstelik bu durum daha epey sürecek. Beni takip edenler farketmiştir, bu güne kadarki her kitap yazısı en az 8-10 kitap içerirdi ve ben her kitap yazısının altına bundan sonra bu kitapları biriktirmeden, okur okumaz, tek tek yazacağım diye kendime not düşerdim. Ama tabii nerde bende o cevvallik. O söz orda kalırdı ve ben bir sonraki kitap yazısını yazana kadar yine dünya kadar kitap birikirdi. Şu anda da elimde 25 civarı kitap var, okuyup bitirdiğim ama henüz yazamadığım. Üstelik şansıma çoğu çok severek okuduğum kitaplar. Haklarında bir cümle yazıp bırakmaya kıyamıyorum. O yüzden her biri hakkında ayrı ayrı yazı hazırlıyorum. İşbu sebepten elimdeki 25 kitabı ve ben onları yazıp bitirene kadar eklenecek yeni kitapları göz önüne alınca buranın da kitap bloguna dönüşmesi kaçınılmaz oluyor.
Serenad - Zülfü Livaneli
84 yaşındaki Alman Profesör Maximillian Wagner'in görünüşte bir üniversitenin davetlisi olarak ama aslında geçmişiyle hesabını kapatmak için İstanbul'a gelişiyle, yaşanmış yaşanmamış binbir çeşit hikaye gün yüzüne çıkar. Struma, Mavi Alay, Nazi zulmü, aşklar, ayrılıklar, iyi insanlar, kötü insanlar...
Kitapta bahsi geçen, Schubert'in Serenade'si. Yazıyı okurken dinlemek zevkli olabilir.
Akıcı bir kitap Serenad, hem de çok akıcı. Başlayınca bırakamayıp, heyecanla bir sonraki sayfaya geçirten cinsten. Hem sürükleyici bir roman okuyayım, hem de genel kültürüme genel kültür katayım diyenler için biçilmiş kaftan. Ama hem roman okuyayım hem de yüksek bir edebi zevk alayım diyenler için vasatın üstüne çıkamaz ne yazık ki. Zaten yazar Zülfü Livaneli olunca çok fazla bir edebi kalite de beklememek gerekiyor bana göre. Çok severim Livaneli'yi, ancak yazarlığı müzik adamlığının epey gerisinde bence. Kafa yormadan okunacak, çarpıcı öyküleri olan, "kitapkurdu" nitelemesinin dışında kalacak okurların hayran olacağı kitaplar yazıyor. Bu kötü bir şey mi? Kesinlikle değil bence. Bu kadar az kitap okunan bir ülkede, herkesin bir "Tutunamayanlar" okuru olmasını beklemek yersiz. Ne okunduğu önemli değil, yeter ki okunsun. O yüzden Serenad "iyi kitap" benim gözümde. Herkesin zevkle okuyabileceği bir kitap.
Serenad'da çok şey anlatılıyor dedim ama tüm anlatılanların içerisinde en çarpıcı şekilde anlatılan ve beni en çok etkileyen, Maximillian ile Nadia'nın aşkıydı.
Ah Maximillian, ah nesli tükenmiş, aşık olunacak adam...
Son olarak, notum 5 üzerinden 3
ahhh o aşkkk... Kitabın sonlarında kilitlenmiştim. Çok iyi hatırlıyorum...
YanıtlaSilİyi hafta sonların olsun.
Diğer bir çok konu yüzeysel kalsa da kitapta, o aşk gerçekten hakkıyla yazılmış bence de.
SilTeşekkürler :)
doğru terciih..
YanıtlaSilHangisi? :)
Sil