Pek fırsat bulamıyorum.
Zaten son günler okul-ev arası geçtiğinden yazacak pek bir şey de yok.
Kardeşim Karabük'e gitti geçen hafta.
Tayini çıktı.
5 aydır yanımızda olduğundan gitmesi bu sefer çok dokundu bana.
Tabii bu "dokunma" kelimesi annem için hafif kaldı.
Annemin yanına gitme fırsatım pek olmasa da onunla üzüldüm,onun için üzüldüm,kendi geleceğim için üzüldüm,"aman canım sen de üzülecek ne var herkesin arayıp da bulamadığı şeye üzülünür müymüş" dedim ama yine de elimde olmadan üzüldüm.
Okula yeni müdür geldi geçen hafta.
Attığı her adımı inceleyerek önümüzdeki yıllar ne minvalde geçecek anlamaya çalıştık.
Dünkü 4,5 saatlik kurul toplantısının ardından gelecekten ümidimizi kesmeye karar verdik.
Bir çok hayvan vardı hayatımızda geçen hafta.
Bir arkadaşımın kedisi.
Bakkalımızın tavşanı.
Sokağın başında nöbet tutan güzel gözlü beyaz köpek.
Ve çıplak ağaç dallarında gözlerden saklanamayan onlarca,yüzlerce kuşlar.
Deniz hepsine bayıldı,hiçbirinden ayrılmak istemedi.
Bir kedimiz bile yok ya,en çok ona yanarım.
En önemlisi yılbaşı kartları yaptık Deniz'le.
Makas kullanılacak kısımlar dışında fikir,yapıştırma ve diğer işlerin hepsi Deniz'e ait.
Kartlar hazır,şimdi sıra postalamada.
Deniz postalasın istiyorum kendi elleriyle.
Belki bu onun ilk ve son kart gönderişi olacak sevdiklerine.
Malum artık herşey nette.
Bir tane anneanneye,bir tane babaanneye,bir tane kuzene,bir tane öğretmenine,bir tane de Ömel'e.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder