Umut, küçük kardeşim, bebekliğinde huysuzlukta bir taneydi. Aramızda 12 yaş fark olduğu için çok iyi hatırlıyorum, gece gündüz uyumaz, sürekli ağlar dururdu. Anneciğim, gece sabaha kadar uykusuz, Umut'u avutmaya çalışır, sabah olunca da erkenden işe giderdi. Tabir-i caizse tam bir hortlağa dönmüştü o günlerde. Anneme yardımcı olmak için babaannem gil de bizde kalmaya başlamıştı. Küçücük bir lojmanda bir sürü insan ve sürekli ağlayan bir bebekle ben de ergenlik dönemimi geçirmeye çalışıyordum. Hayatımda ilk kez o sene bütünlemeye kalmıştım. Hem de matematikten. Şimdi anlatınca benim öğrenciler bunu bir umut hikayesi gibi dinliyorlar. Zamanında matematikten bütünlemeye kalmış bir matematik öğretmeni! "Bizim için de çok geç değil demek ki."
Neyse konuyu dağıtmayayım,o günlerde Umut'u uyutmak için her yolu denerdi bizimkiler. Evin salonunun ortasına duvardan duvara salıncak kurmak da dahil bu yöntemlere. Bazen salıncağı istemez, bezin arasında sallanmak isterdi ki, isterdi deyince sallanmaya başlar başlamaz uyuduğu sanılmasın. Saatlerce, bezin iki ucunda hangi kader mahkumları varsa, onlar kollarını hissetmez oluncaya kadar sallanır da sonunda belki kısa bir uykuya dalma lütfunda bulunurdu. İşte o uzun sallama seanslarında annem, artık ninnileri tüketip,şarkı repertuvarını da bitirince "Pijamalı oğlan çok yaşa" güfteli kendi uydurmasyonu olan şarkıya geçerdi.
İşte o "pijamalı oğlan" büyüdü, 22 oldu. İki gün önce doğum gününü kutladık. Gerçi artık kendisine pijamalı değil, sakallı oğlan dense daha uygun olur. Yarın da Ankara'ya dönüyor bizim sakallı oğlan, okula. Bir aydır yanımızdaydı, ne çabuk alışmışız. Çok üzülüyorum gidecek diye. Yıllardır çocuklarını gurbete gönderdiği halde hala alışamayıp, her ayrılıkta kova kova gözyaşı döken anneme kızan ben değil miydim? O halde neydi geçen sabah, namaz vakti, Umut gidecek diye içli içli, sessiz sessiz ağlamalarım? Yaşlanıyor muyum ne?
Tabii hep küçükten bahsetmek olmaz. Bu versiyonun bir de büyük numarası var, Onur. Canımın bir parçası da o. 10 gün önce nişanlandılar Tuğba'yla,ancak yazabiliyorum. Bir ömür böyle sevgiyle bakarlar umarım birbirlerine...
insanın kardeşinin olması negüzel bir duygudur... benim yok özendim şimdi.
YanıtlaSilkaç kardeşsiniz kardeşim siz?
YanıtlaSilelif-kayra,gerçekten kardeş bambaşka,ne anne-baba gibi,ne eş gibi,ne arkadaş gibi.Ben de her zaman bir kız kardeşim olsun isterdim.Bende de o yok :)
YanıtlaSilSibelciğim 3 taneyiz hepi topu.Keşke daha çok olsaymış diyeceğim.O kadar güzelse sen niye Deniz'e kardeş yapmıyorsun diyecekler,öyle kalakalacağım :)
YanıtlaSilben de kardeşi olmayanlar ekibindenim:) senin için sevindim, çünkü ben yeni yeni anladım kardeşsizliğin tuhaf bi yalnızlık hissi yarattığını. halbuki önceden memnundum halimden, yaşlanıyor muyum yoksa ben de;)
YanıtlaSilÇakıltaş,sen kardeşsizliğin eksikliğini yeni farketmişsin,bense kardeşlerimin kıymetini yeni yeni anlıyorum.Geç kavranılan bir olgu bu sanırım :)
YanıtlaSilkardeş güzel şey olmalı
YanıtlaSilkardeş yapmayan anne kötü olmalı:))))))
gelinim sana diyorum kızım sen anla:)
Of Sitare of,yaramı deşme.Bu konuda bütün suçu kocamın üstüne yıkıyorum.Yahu,çocuk istemeyen erkek mi olur?Of,bu konu çok derin.Belki bir gün uzun uzun kocamı şikayet ederim burdan herkese.
YanıtlaSilben demem :)
YanıtlaSilSibel :)))
YanıtlaSilAma ben bu soruyla o kadar çok karşılaşıyorum ki.Her önüne gelen Deniz'e bir kardeş edindirmeyi boynunun borcu biliyor sanırım.Sana soran yoksa çok acayip bir durum bizim ülkemiz için.