Sümela'dayız.
Önce otobüsle, otobüsün çıkamayacağı yerleri minibüsle artık minibüs de geçmez olunca yürüyerek vardık Sümela'ya.
Şahsi kanaatim şu ki Sümela'yı uzaktan sevmek aşkların en güzeli.
Allah'ım o ne kalabalık, ulaşması öyle zor yerde o ne çok insan.
Ama yine de çok güzel tabii.
Manastır, freskler, doğa, yürüdüğümüz yollar, havadaki mis koku, tatlı serinlik.
Akşama doğru otelimize doğru gidiyoruz. Daha doğrusu biz otele gittiğimizi sanıyoruz ama sürpriiiiz!! Otobüsten indiğimiz yerde ormanlar içindeki bu bungalov tarzı evlerle karşılaşıyoruz. Sevinçler, çığlıklar... :)
İşte bizim kaldığımız ev.
Burası öyle güzel ki. Havası, manzarası, dışarda ağaç kokusu, evin içinde ahşap kokusu.
Tek eleştireceğim nokta bizi buraya nerdeyse akşam olmak üzereyken getirmeleri ve sabah 7'de tekrar yollara düşmemiz. Tadına doyamadık ki :)
Neyse ki gittiğimiz yer bize Zitaş'ı unutturacak kadar güzel: Uzungöl!
Bilenler hep çok bozulduğundan bahsettiler buraların, bozulmuş hali böyleyse bozulmamışı ne kadar güzeldi acaba, hayal bile edemedim.
Bülent'le Deniz birer bisiklet kiralayıp dolaştılar gölün çevresini.
Böyle bir yerde onlarca fotoğraf çektim tabii ben, bisiklet neyime.
Bu da Deniz'in benim fotoğraf çekme düşkünlüğüme isyan edip "Ben çekip gidiyorum, ne halin varsa gör" karesi :)
Uzungöl'den sonra Fırtına Vadisi'ne gidiyoruz. Öğle yemeğinde balık öncesi hamsi ekmeği, mısır ekmeği, muhlama, turşu kavurması, laz böreği, karalahana sarması, ispir fasulyesi var. Balık falan yemiyorum tabii ki :) Hamsi ekmeğiyle mısır ekmeğini sevmedim, sarma da eh işte ama muhlama ve fasulye harikaydı. Hele laz böreği, hele laz böreği... Şekerliymiş yahu!
Her taraf ama her taraf çay bahçesi diye yazmış mıydım?
Doğu Karadeniz'in her yeri güzeldi, lakin işte buralar yani Fırtına Vadisi, devamında Çamlıhemşin ve Zilkale bence en güzeliydi. Hani bir hayal gibi. Yemyeşil bir hayal. Gözün gördüğü her yer yeşil. Ağaçların ne kökü görünüyor, ne ucu. Havada çok tatlı bir serinlik. Kulağında sürekli akıp giden derelerin kah şırıltısı kah uğultusu.
Karadeniz'de beni en çok etkileyen görüntü işte bu. Dağların çok sarp, çok ulaşılmaz gibi görünen yerlerine kondurulmuş, çoğunlukla da birbirinden upuzak evler. Allah'ım diyorsun bu evleri gördükçe, nasıl yani, nasıl yapılmış o evler oralara, nasıl gidip geliyor insanlar ve nasıl bir şeydir öyle bir evde yaşamak acaba?
İşte o muhteşem manzaralı yollardan epey bir süre ilerledikten sonra geldiğimiz yer Zilkale.
Zilkale demek kısaca, bakmalara doyulmayacak manzaralar demek.
Günün son ziyaret yeri Ayder. Otobüsten inince bizi ilk karşılayansa Gelintülü Şelalesi.
İsminin güzelliğine hayran...
Ayder beni hayal kırıklığına uğratıyor. Oteller, oteller, oteller,insanlar, insanlar, insanlar... Öyle bir istila edilmiş ki.
Deniz'in dayanıp mızıka çaldığı düzeneğin adı "vargel"miş. Karadeniz'de sık sık karşılaştık onlarla. Yükseklerdeki evlerine-evlerinden taşınacakları bu sistemle rahatlıkla ulaştırıyormuş oranın insanları.
Ayder'deki bir hediyelik eşya dükkanında da karşıma bunlar çıkıyor. Baklavasını bile yaptıklarını biliyordum da kolonyasını hiç duymamıştım. Kokusuna baktım, fena da değildi hani. En azından benim beklediğim gibi balık kokmuyordu :)
Bu gün de bu kadar. Bir sonraki sanırım serinin son yazısı olacak.
Bu sefer çok ara vermemek ümidiyle :)
Doğu karadeniz gezmek istediğim yerlerden. Güzel resimlerinle görmüş gibi oldum. Hamsi kolonyasına da bayıldım:))
YanıtlaSilEn kısa zamanda gezer görürsün umarım, benim fotoğraflarım ne ki, denizde bir damla sadece. İnsan kendi gözleriyle görmeliymiş o güzellikleri :)
Silkaradenize bayılıyorum bende gezmeyi oraları gidip görmeyi çok istiyorum ama daha nasip olmadı maalesef
YanıtlaSilİstenmeyecek gibi mi ki? Türkiye'de yok öyle başka bi yer :)
SilPaylaştığın tüm resimlere hayran oldum. Yeşilin tüm tonlarına bayıldım. En çok da Fırtına vadisinde ki tarihi köprüye.Sizin böyle güzel yerlerde dolaşmanız ve canlı canlı görmeniz, koklamanız beni ayrıca mutlu etti. KEŞKE ÜLKEMİN HER TARAFI BÖYLE OLSA ve de hayat bayram olsa...
YanıtlaSilAh annecim, senle gitmek vardı oralara :)
SilOrta karadenizlili olarak ben de imrendim fotoğraflara...seneye bizde niyetlendik...
YanıtlaSilHamsi kolanyası hamsi kokulu olmadıktan sonra neye yarar ki:))
Ooo, senin iş kolaymış, biz ta en güneyden gittik oralara, yol çok yordu doğrusu ama değdi :)
SilBizi beklemeden erkenden davrandın şekerim,biz de gitmek istiyorduk:(( Gerçi iyi de yaptın,bizi beklesen ne zamana taa Allah bilir:)) neyse resimlere bakıp iç geçiriiim ben de bari...bu arada mıhlama canın çekerse bekleme gel...söylemesi ayıp güzel de yaparım hani;))
YanıtlaSilSevgili Adsız, kim olduğunu söylersen o güzel muhlamayı yemeye gelmem çok daha kolay olabilir ;)
Sil