Maraş'tan İstanbul'a,İstanbul'dan Brüksel'e uça uça vardık.
Havanın buz gibi olduğu Brüksel'de ilk durağımız Atomium.Atomium,1958 yılındaki Expo'58 fuarı için yapılmış bir anıt bina.9 çelik kürenin birleşimi atomu simgeliyor.En üst kürede muhteşem manzaraya sahip bir restoran varmış.Tabii en önemli işlevlerinden biri de turist çekmek.
Belçika kraliyet sarayı.
Bir sonraki istikamet Brüksel'in tek görülecek yeri olan Grand Place.Orta çağdan kalma gözalıcı bir çok binanın olduğu meydanda restoranlar,alışveriş yerleri veee en önemlisi tabii ki çikolata dükkanları var :)
Her taraf,her taraf çikolata dükkanı.Vitrinlerdeki manzaralardan gözlerinizi alamıyorsunuz.Göz ziyafetinden sonra tadına da bakıyoruz çikolataların ve mest oluyoruz.Nasıl leziz,anlatamam.Ama rehberimizin tavsiyesiyle çikolata alma hevesimizi Brugge'ye saklıyoruz.Dediğine göre Brüksel'de fiyatlar Brugge'nin iki misliymiş.Neyse bir gün daha tutabiliriz kendimizi.En iyisi Brüksel'in ünlü waffleından yemek :)
Bu arada hemen belirteyim,Brüksel'in danteli de çok ünlü.Danteli aklınıza gelebilecek her şeyde,çok zarif hallerde görebiliyorsunuz mağazalarda.
Everard't Serclaes heykeline dokunmadan geçmiyor kimse.Güya heykele dokunan ya Brüksel'e yeniden geliyor ya da kendine sevgili buluyormuş.Bir de sevimsiz bir kadıncağız ki.Dokunmadım ben,aman kalsın :)
Manneken-Pis yani işeyen çocuk çeşmesi.Manneken-Pis'e ilişkin çeşit çeşit rivayetler var.Hangisinin doğru olduğu belli değil.En çok söyleneni çok zengin bir aile ulusal şenlikler sırasında çocuğunu kaybeder,5 gün sonra çocuk ancak bulunur.Çocuk ailesini bulunca sevincinden işemeye başlar.Aile de çocuğunu bulduğu için öyle mutlu olur ki tam o noktaya çocuğun heykelini diker.Bu çocuğun şu anda 800 tane kıyafeti varmış ve her gün farklı bir kıyafet giydiriyorlarmış.Fotoğrafta sporcu kıyafetleri içinde kendisi.
İlginç ilanlar ve her tarafta olan sokak çalgıcıları.
Çok gezdik,bakın kocacığım nasıl yorulmuş.
İşte güne en güzel final.Bulabildiğimiz için çocuklar gibi sevindiğimiz siyah çay :)
Arkası bir sonraki posta :)
bizde 6 ay kaldik bruksel'de resimleri gorunce ozlemisim gercekten...guzel bir yazi olmus...
YanıtlaSilfazla gezilcek yeri olmasada kendimi turkiye'ye en yakin hssettigim tarih kokan sehir...
Haydi yaz yaz:)
YanıtlaSilFotoğraflar harika sen de çok güzel görünüyorsun tatlım:)
YanıtlaSilne iyi etmişsiniz sayenizde bizde biraz gezmiş olduk devamını sabırsızlıkla bekliyorum
YanıtlaSilAyy biz de bir gün gidebilir miyiz acaba??
YanıtlaSilBinalara sokaklara bayıldım , ne güzel bir şehirleşme..
YanıtlaSilTatilin çok keyifliymiş, yeni fotoğrafları sabırsızlıkla bekliyorum...Harikalar
Everard't Serclaes heykeline dokunmadan geçmiyor kimse.Güya heykele dokunan ya Brüksel'e yeniden geliyor ya da kendine sevgili buluyormuş.Bir de sevimsiz bir kadıncağız ki.Dokunmadım ben,aman kalsın :)
YanıtlaSilburaya koptum:)))
resimler çok güzel,şekerlemeler aklımı başımdan aldı.Yerimize de tadın lütfen:)
Çilekli,teşekkürler :)
YanıtlaSilKüçük olunca daha mı seviliyor şehirler acaba?Ben mi öyleyim yoksa?
Müminem,daha çok var çok :)
YanıtlaSilİkiz annesi,mersi şeker :)
YanıtlaSilNecla,sağol canım,her fırsatta yazacağım :)
YanıtlaSilKüçük Mucizem,inşallah canım,en kısa zamanda.Gezmek gibisi yok :)
YanıtlaSilİlknur,öyle güzel korunmuş ki her şey oralarda.Çekebildiklerim gördüğüm güzelliklerin onda biri kadar ancak :)
YanıtlaSilKrnc,o şekerlemeler,çikolatalar yok mu.Hakikaten insanın aklını başından alıyor.Ki ben çok çikolata falan düşkünü de değilimdir.Sokaklara taşıyor mis gibi kokular :)
YanıtlaSilBende çikolataya düşkün değilimdir hiç,ama şekerlemeleri görünce kendimi tanıyamıyorum:))
YanıtlaSilSeyretmesi ve kokuları bile bana yetiyor sanırım:)