13 Eylül 2013 Cuma

Bir tatil yazı dizisi daha bitti, bir sonraki çabuk gelsin ltf. :)


Tatilin sondan bir önceki günü; mekan Batum.

Son dönemlerde popüler bir yer olduğunu bildiğimden merakla beklemiştim Batum'u aslında.
Gel gör ki Batum'un bana sunduğu sadece hayal kırıklığı oldu, bir de korkunç nemden kaynaklanan korkunç bir sıcak.

Bir kere Batum'a girmek çok zor, çıkmak da keza. Sınır kapısından geçmek rezillik, düzen yok, sıra yok, kapı açılıyor, hurraaa koşturuyor insanlar falan. Nihayet kapıdan geçip Batum'a girince karşılaştığın ise sadece küçük, sıradan, Avrupa şehirlerine benzer bir şehir. Güzel yapılar var ama bunun yanında savaş dönemlerinden kalma, ayakta nasıl durduğuna hayret ettiğin yıkıldı yıkılacak onlarca, yüzlerce bina da var. Üstelik insanların çoğu bu tarz apatmanlarda, evlerde yaşıyormuş.

Orda geçirdiğim bir günde anladım ki Batum'un popülerliğinin tek sebebi kumar, gece hayatı ve çok ucuz benzinmiş. Bunlar da beni hiç alakadar etmediğinden bıraksalardı beni Karadeniz'in dağlarında keşke, boşa gitti bir günüm diye söylenmedim değil.

Batum'dan bir kaç kare:


Alfabe anıtı 
Kendi alfabelerine çok önem veriyorlarmış. Ne yazdığını anlamak hatta bir şeye benzetmek mümkün olmasa bile ben çok sevdim yazılarını, harfler o kadar estetik görünümlü ki.



Sıcaktan kendini sulara atmış bir Deniz.

Gittiği her yerde bir kedi buluyor bu çocuk, kedi mıknatısı diyorum ben artık ona. 
Bu Gürcü üçbenekliyi (Gürcistan'da olduğuna göre Gürcü'dür sanırım) eve götürelim diye tam 3 saat yalvardı bi de. 



Tatilin son günü; mekan Trabzon, Atatürk Köşkü.

Bir çam korusu içindeki bu muhteşem köşk Atatürk'ü Trabzon ziyaretlerinde konuk etmiş, Trabzon belediyesi de köşkü satın alıp Atatürk'e hediye etmiş. Atatürk Trabzon'a son gelişinde yine burda, kendi köşkünde kalmış ve ayrılmadan önce tüm mal varlığını hazineye bağışlamış.


Atatürk'ün ölümünden sonra burası Atatürk'ün kullandığı eşyaların ve fotoğraflarının sergilendiği bir müzeye dönüştürülmüş. Perdeler ve döşemelik kumaşlar haricinde her eşya orjinal haliyle korunuyormuş.


Her bir eşya o kadar güzel, o kadar zarif ki anlatamam. 
Fotoğraftaki, yemek odasındaki kalorifer peteğinin içine açılmış olan göz, yemekleri sıcak tutmak amacıyla kullanılıyormuş.


Mutfak sandalyelerinin şıklığına...


Zemindeki çiniler muhteşem.


Bu fotoğrafı seviyorum, hem vestiyerin güzelliğinden hem de aynaya yansıyan oğluş sürprizinden dolayı :)



Burası da Ayasofya, çok önceden kilise, ardından müze, şimdi de camii.
Yeri, dinginliği, mimarisiyle Trabzon'da en sevdiklerimden biri.


Ve artık dönüş yolundayız. Tokat'ı ziyaret etmeyi ihmal etmiyoruz. Taşhan'da bir mola verip Tokat yazması alıp, Mevlevihane'ye uğruyoruz. Bambaşka, huzur verici bir atmosfer var Mevlevihane'nin içinde hatta bahçesinde.


Bu yedi günlük gezi Deniz'i bayağı yormuş sanırım, Mevlevihane'de bu halde görüyorum en son kendisini :)


Veee bitti :)


6 yorum:

  1. Batum'a gitmeyi istiyorum ben de hayırlısı, nasılsa vize yok diye takmıyor kimse kapıları demek ...
    Evet gelsin yeni tatiller sağlıkla, mutlulukla yeni yerler gezmeniz paylaşmanız dileklerimle...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler Minecim, geçişte vize, pasaport bile istemezlerken ve de yolun bizimkine göre çok yakınken sen rahat rahat git tabii ki Batum'a :)

    YanıtlaSil
  3. Güzel bitti çok şükür. Siz yola çıktığınızdan itibaren 'sağlıkla evlerine dönsünler inşallah' diye çok dua ettim. Bundan sonra ki yolculuğunuzun umre veya hac yolculuğu olmasını yürekten diliyorum. Deniz de beraber...

    YanıtlaSil
  4. İnşallah, sen duaya kendini de kat, bu Umut'tan hayır yok sana, ben diyeyim :)

    YanıtlaSil
  5. resimler şahane kedi sever afacan bir oğlan:)

    YanıtlaSil
  6. Teşekkürler , hepimiz kediseveriz :)

    YanıtlaSil


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails